BarisAkarsu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
BarisAkarsu

Tüm Baris Akarsu Sevenlerinin Forumu..
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
selennn
Admin
selennn


Mesaj Sayısı : 543
Yaş : 39
Localisation : Bursa
Kayıt tarihi : 07/07/07

REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ Empty
MesajKonu: REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ   REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ Icon_minitimePerş. Tem. 26, 2007 6:10 am

Barış'tan sonra geride kalan cibiliyetsizler!.... (07.07.2007)


Herkes olmayan aşklarını ilan eder, hergün yeni bir sevgiliyle magazin programlarında görünüp piar çalışması yaptığını zannederken, 20’li yaşlarındaki çocuk esas görünmeye en fazla ihtiyacı olduğu dönemde, magazin programlarında görünmemek için elinden gelen her şeyi yaptı...

Barış’ı Akademi Türkiye programında tanıdığımda, reality şov türü yarışmalarda “aşk” adı altında bir sürü yalap şalap ilişki yaşanıyordu...

Bütün ülkenin gözetlediği evlerde kalan gençler ya da büyükler, birbirleriyle “yakınlaşıyor, aşık oluyor, ayrılıyor, sevdalanıyor!!! veya zırvalıyordu...”

“Aşk” ın kahramanlarına kameralar daha fazla çevrilip, projektörler onlar üzerinde yoğunlaştığından, doğal bir seleksiyonla “aşki” durumları yaşayanlar ön plana çıktılar...

Yarışmaların aşksız kahramanları televizyonda sıradanlaşırken, “sanal aşkların kahramanları” starlaştı...


***


Aslında gece gündüz bir evde yaşayan insanların zaman zaman duygusal yakınlaşmaları doğaldı...

Doğal olmayan kamera ve projektörlerin duygusal yakınlaşmalara çevrilmesinin prim getirdiğinin anlaşılmasıyla “ağlamaklı aşkların sayısındaki” patlamaydı...

Ön palana geçmeye çalışan yarışmacılar, durup durup “aşık oluyor”, kameralar onlara fokuslandıkça, bir ağlayıp bir gülüyor, bir ayrılıp bir barışıyor, Yeşilçam melodramlarının günümüz versiyonunu başarıyla oynuyorlardı...

Yapımcılar da kolayını bulmuşlardı...

Her yarışmadan “bir aşk” mutlaka çıkıyordu...

Yarışmacılar seçilirken bile, kimle kimin arasında yakınlaşma olacağı üzerine tahminler yapılıyordu...

Yaşamın en doğal ve en temiz duygularından olan aşk, ticarileştirilmiş, sanallaştırılmış ve bayağılaştırılmıştı...

Üzerinden para, rant ve şöhret sağlanıyordu...


***


Yarışmacılara gerek yok, o yarışmacıların ağababaları, rol modelleri zaten öyle değil miydi?..

Magazin rol modeller her hafta yeni bir aşka yelken açmıyorlar mıydı?..

Her ayrılığın arkasından yeni nispetler yaparak büyük intikamlar almıyorlar mıydı?..

“Yalan Rüzgarı” bir dizi olmaktan çıkıp bütün magazin programlarının senaryosu haline gelmemiş miydi?..

Artık magazin dünyasının ünlüleri Brezilya dizilerini, paparazzi kameraların önünde oynamıyorlar mıydı?..

Bu rol modellerin, bu yapımcıların belirlediği piyasaya yeni girmeye hazırlanan yarışmacı gençlerin de “aynı sanallıkta aşklar” yaşamalarından daha doğal ne olabilirdi ki?..


***

Barış’ı, Semra Hanım türü furyaların bütün hızıyla sürdüğü günlerde bir yarışma programında tanıdım...

Gençti, yakışıklıydı, havalıydı...

O yarışmada göz kırpacağı bir genç kızla “aşk yaşaması” işten bile değildi...

Sonuçta kamera evin içini sürekli gözlüyor her ilginç olayı milyonlara sunuyordu...

Barış için ilgi çekmek uğruna en kolay yollardan biriydi bu ve her gün birçok yarışmacı genç bu yolu deniyordu...

Kimsenin karşı çıkacağı yoktu, çünkü bütün bir televizyon sektörü bunlardan besleniyordu...

Barış bir gün bile, bu ilişkilerin kıyısından köşesinden geçmedi...

Ne evin içinde kaldığı haftalar boyunca bir kızla flört etti, ne kameralara birisiyle yakınlaşan görüntüleriyle geldi, ne de müziği dışında bir unsur televizyon hayatının içine girdi...

Sadece finale kaldığı son gün annesi gelmişti, kendisine çok benzeyen Barış’ı anlatmıştı bana birkaç sözcükle...

Hepsi hepsi o, bir de Amasra’dan ellerinde posterlerle Barış’ı desteklemeye gelen kalabalıklar...


***

Ölüm kalım mücadelesi verirken öğrendim ki, hayatında yıllardır çok sevdiği bir kız var ve ona duyduğu sevgiden böyle davranırmış...

Oysa ben neler görmüştüm bu yarışmalarda...

Yarışmaya girerken dışarda bıraktığı sevgilisini “düşündüğünü söyleyerek prim yapanlar” , “dışardaki sevgiliyi içerdeki yakışıklı erkek ya da güzel kızdan dolayı unutup yeni aşka yelken açan genç kız ve erkekler” üstlerine çevrilen kameralardan hep prim topladılar...

Barış, dışarıda bir sevgilisinin olduğunu bile söylemedi...

O temiz aşkı bile kameraların önüne yem diye atmadı...

Bugün hala Barış’ın üstünden rating yapabiliyorlarsa, Barış öyle bir çocuk olduğu için yapabiliyorlar...

Barış temiz kalbini hiçbir zaman kirletmediği için, şöhret uğruna kirli aşklar yaşamaya kalkmadığı için, bu kadar insan tarafından ağlayarak uğurlanıyor...

Elbette genç olması, ölümü hiç haketmemesi, genç bir ölüm olması ilgiyi artırıyor...

Ama esasen, ıslak gözlerindeki dürüstlük, kalbindeki temizliktir Barış için milyonları ağlatan...

Magazin dünyanının ipe sapa gelmez mafya özentisi rol modellerini değil, Ruhi Su’yu ve Cem Karaca’yı örnek almasıdır, Barış’ı farklı kılan...

Ne yazık Ruhi Su ve Cem Karaca gibi rol modeller, Barış’ın ölümüyle artık model olmaktan bile çıktılar...

Yerlerinde rol model niyetine, ruhları beş para etmez cibilliyetsizler var!!!


http://www4.gazetevatan.com/haberdetay.a...=4&wid=136
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://barisakarsu.0wn0.com
selennn
Admin
selennn


Mesaj Sayısı : 543
Yaş : 39
Localisation : Bursa
Kayıt tarihi : 07/07/07

REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ Empty
MesajKonu: Geri: REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ   REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ Icon_minitimePerş. Tem. 26, 2007 6:11 am

“ÖLME” DESEM SESİMİ DUYAR MISIN? (01.07.2007)


Onu daha ilk gördüğümde 15 yarışmacı arasında “bu çocuk farklı” demiştim...

Uzun yele saçları, sahnedeki havası, karizması ve koreografisiyle “ben star olmaya adayım” diyordu...

Starların o herkesten farklı duruşları, içlerinden dışarıya saçtıkları ışıltıları, ruhlarının derinliklerinden gelen pırıltıları vardı o çocukta...

Daha 25 yaşındaydı o sıralar...

Gençti ve müzikte bir star olmak istiyordu...

Onun için Akademi Türkiye yarışmasına katılmıştı...

Bir televizyon kurma girişimini yeni durdurduğum, “Beşiktaş yönetimine gir” baskılarına dayanamadığım değişik günlerdi o günler...

Yapımcı Levent Altınay çok ısrar ettiği için konuk moderatör olarak Akademi Türkiye programında görev almıştım...

Puanlama esnasında genç pop star adaylarıyla canlı yayın sohbetleri yapıyordum...

Onun o sürekli gülümseyen ama mesafeli duran o cool tavrında, sadece starlara özgü olan bir karizmanın varolduğunu hissetmiştim...

Akademi Türkiye yarışmasının gençlerinin hepsi iyi eğitimli ve yetenekli gençlerdi, ama ne yalan söyleyeyim benim birincim belliydi...

Birinci oydu...

Öyle olmalıydı...

Sesi herkesten çok daha iyi değildi...

Ama sesinin havası herkesten farklıydı...

Yorumu belki diğerlerinden çok daha mükemmel değildi...

Ama yorumlarken yarattığı aura herkesten değişikti...

Çokça Cem Karaca’nın, biraz da Barış Manço’nun havası vardı o çocukta...

Müziğinin türü de, yolu da Cem Karaca’yı andırıyordu...

Böyle yarışmaların jürilerinin değerlendirmelerinden fazlaca hazetmem...

Bir mütevelli heyeti gibi, soğuk, donuk ve eleştireldirler...

“Hafta içinde yeterince çalışmıyorsun... Dalgacısın... Yeteneklisin ama tembelsin” türünden tatava yaparlar...

Bana da bütün okul hayatım boyunca bu tatavayı yaptıklarından bu laflardan hiç haz etmem...

Yetenekli ve star kumaşı çocukların kalplerinin ve beyinlerinin farklı çalıştığını biilirim...

Onlar okulların ya da akademilerin sürekli inekleyen pimpirik inek öğrencilerinden değillerdir, hocalar onları pek sevmez ama geniş kitleler onları sever...

Hayat onlar gibileri ister, onlara cömertlik eder...

Barış da öyle bir çocuktu...

Çokça dağınık, biraz dalgacı, müthiş yetenekli, karizmatik, aurası güçlü, kendi havasında bir çılgındı...

Baktım bizim mürebbiyelerden jüri üyesi Pelin Akad ve birkaç eğitimci çocuğu doğramaya kalkıyor canlı yayında hemen müdahale ettim...

“Sende star kumaşı var Barışçığım...” dedim...


***

Nitekim bütün Türkiye ondaki star kumaşını hissetti ve oyları her yarışmada Barış’a yağdırmaya başladı...

Öyle ki, jüri ve eğitimciler Barış’ı seçmiyorlar, halk oylarıyla Barış’ı seçiyordu...

Barış sonunda birinci oldu...

Gözleri parlıyordu...

Yengeç burcundaki benimle aynı burçtan kardeşim, jürinin eleştirilerine, akademinin disiplinli sistemine karşın, kendisi olarak kendisini kabul ettirerek birinci olmuştu...

Belki de benimle aynı yoldan gittiği için onun birinciliğine kendim olmuşcasına sevindim...

Dün Nilgün (Belgün) aradı, “Doğum gününde trafik kazası geçirdi Bodrum’da...” dedi, “yanında 7 yıllık kız arkadaşı Zeynep ve bir başka kız arkadaşı vardı... Kız arkadaşını herkesten saklıyordu... İki kız da kaza sonrası hemen öldüler... Barış’ın beyin ölümünün gerçekleştiği söyleniyor... Kurtulması hemen hemen imkansız...”

Doğum gününde ölüm...

28. yaş gününde...

“Sende star kumaşı var Barışçığım...” dediğim anı hatırlıyorum...

Enstantaneler gözümün önünden geçiyor, beynim fena halde zonkluyor...

“Ölme” desem sesimi duyar mısın kardeşim?..


http://www4.gazetevatan.com/haberdetay.a...=4&wid=136
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://barisakarsu.0wn0.com
 
REHA MUHTAR / VATAN GAZETESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BarisAkarsu :: Biyografi :: Diskografi :: Şarkı Sözleri.. :: Basında Barış..-
Buraya geçin: